Sosyal medyada Kıbrıs Barış Harekâtı kumandanlarından emekli Albay Oğuz Kalelioğlu’na ilişkin bir konuşma çok konuşulanlar ortasına girdi.
Oğuz Kalelioğlu konuşmasında bir onbaşının roketle karşı mevziyi nasıl vurduğunu anlatıyordu.
Kalelioğlu’nun anlattığı onbaşı olayı şöyle:
Tarihler 15 Ağustos 1974 ü gösteriyordu.
Mağusa’nın ulu direnişçileri gelen şu iletiyle güne başladılar :
“28.Tümenimiz Girne’ye yaklaşmaktadır. Yaklaşık bir aydır kahramanca çarpışıyorsunuz. Bir gün daha dayanın, bugün Türk Askeriyiz diye gelen kimseye de inanmayın.”
Mağusa düşmek üzereydi.
Oğuz Kalelioğlu’nun gözü uzaklardaydı.
9 Türk mesleğinin kapıya geldiğini haber verdiler.
Komutan telaşlanmıştı.
Sabahki bildiride tümenimizin fakat yarın gelebileceği belirtiliyordu.
Oğuz Kalelioğlu kalenin burçlarından başını uzattı ve gelenlere ben Türk subayıyım siz kimsiniz evladım dedi.
-Yavuz Selim Bozkurtoğlu Tokat emret komutanım…
Oğuz Kumandan gelenlerin gerçek Türk askerleri olduğunu o an anlamıştı.
Zira hiçbir Yunan, bu şartlarda bile temel duruşunu bozmadan bu kadar içten tekmil veremezdi.
Komutanım tuzakladığımız ikinci kapıya bir Türk mesleği geldi. Bu kapıda patlayıcı olduğunu söyledik ancak ne desek asker bizi dinlemiyor. Gelebilir misiniz ?
O telaşede Oğuz Kalelioğlu bir buçuk kilometrelik arayı koşarak gitti.
Gelen kara kuru bir onbaşıydı.
Burçlardan ona yanlışsız bakarak:
-Evladım ben Türk subayıyım bu kapı tuzaklı öbür taraftan dolan dedi.
-Ha o denli mi dedi bir saattir Mücahitlerin laf anlatamadığı onbaşı. Tamam o vakit geleyim, geleyim de buraları temizlemeden mi geleyim ?
-Temizle lakin dikkat et vurulma evladım.
-Emredersiniz kumandanım.
Onbaşı Mücahitlere düşman mevzilerini sordu.
Onlar da yaklaşık 400 metre ilerideki Evkaf Apartmanının üçüncü katını gösterdiler.
Düşman oraya mevzilenmiş, bir kamyon mühimmat istiflemiş ve bize 6 şehit verdirmişti.
Mermiler onbaşının ayak ucuna düşüyordu.
O ise işine odaklanmıştı.
89’luk roketatarını birleştirdi.
Asfalta diz çöktü ve nişan aldı.
400 metreden mermiyi bir metreye bir metrelik delikten sokmayı başarmıştı.
Büyük bir patlama oldu.
Üçüncü kattan aşağıya kol, baş, bacak uçtu.
Onbaşı üzerini silkeledi ve surlardaki Mücahitlere baktı: Öbür nerede var hemşehrim?