İlhan İrem, Odatv’de 31 Mart 2018’de yayınlanan “Araplaşan gölgeler” başlıklı yazısında şunları kaydetmişti:
Ortadoğu’nun biçare ruh halinden çağdaş dünyaya yükselemeyenler, mecburen o coğrafyaya özeniyor şimdilerde…
Manzara tuhaf;
Bütün kozmik bedelleri yöreselleştirerek kendi çıtalarına nazaran bir “yetinme havuzu” kurmuşlar. Özgürlük, din, yurtseverlik üzere bütün kavramları kendi ölçekleri ile yorumladıkları bir dünya yaratmışlar. Muhalefet kavramını büsbütün unutarak, öylesine bir biat ümmeti oluşturmuşlar ki, onlara uymayan bütün niyet ve yaklaşımları yok sayıyorlar. Dahası linç ve karalama kampanyasına başlıyorlar. Onlardan farklı düşünen, farklı konuşan kim varsa, çabucak “vatan haini, dış güçlerden, terörden yana” diye yaftalıyorlar. Bu yaklaşım, gerçekçi ve sağlam olmadığını bildikleri tezlerini inanılır kılmak için, özünde vicdan ve sevgi olmayan bir korunma sistemi.
Suyu dalgalandırdığınızda toplu olarak birebir istikamete hareketlenen balıklara benziyorlar. Her şeyin daima bulanık olması çıkarlarına olan muktedirler tarafından yönetiliyorlar. Küçük balıkların kendilerini büyük bir ülkünün modülü olarak hissedecekleri karanlık sularda yaşıyorlar. Karasularının kıyısından bile geçmeyen, asla erişemeyecekleri, farklı alemlerin anlatımlarına dahi saldırıyorlar.
Bütün ulusal kıymetleri yabancılara satılmış bir coğrafyada bağımsızlıktan bahseden şuursuzlar ve içinde merhamet kırıntısı taşımayıp, “mazlumların umudu” olduklarından dem vuran yalancı çobanlar tarafından efsunlanmış kalabalıkların kısır döngüsü sürüp gidecek…
Ta ki;
Çökük imparatorluk takıntılı kötücüllerin masallarından uyanarak, karanlık suların ve çöllerin ötesindeki ışıltılı mavilikleri görebildikleri günlere kadar.
Işık ve sevgiyle…