Karar Gazetesi’nde Bekir Fuat mahlası ile yazan Ebubekir Kurban 1980 darbesi sırasında yaşanan bir mehdi kıssasını kaleme aldı.
Yazı şöyle:
“Dinlediğim onlarca Mehdi öyküsü içinde en çok “Ülkücülerin Mehdisi”ni sevdim, ne palavra söyleyeyim.
12 Eylül 1980’de ihtilal oldu. Kenan Cihan iktidara geldi. Bir sağdan bir soldan idamlar yaptı. Dışarıda birbirleriyle kanlı bıçaklı beşerler cezaevinde tıpkı koğuşlarda yattılar, arkadaş oldular.
İhtilal sonrası, siyasi mahkûmların kaldığı cezaevlerinde “karıştır-barıştır” uygulaması ile yüz kişilik koğuşun yarısında ülkücü mahkûmlar, başka yarısında solcular vardır.
Gelelim Mehdi hikâyesine…
***
Olay Konya Dutlukır Askeri Cezaevi’nde yaşanmış.
İçeride dini kitaplar furyası başlamıştır. Herkes yutarcasına okuyup birkaç ayda tasavvuf ehli olmaktadır. Koğuşun en sofusu olan ülkücü mahkûm, kıldığı istihare namazından sonra gelen hayalde birinci şafakta Mehdi’nin geleceğini, onları cezaevinden kurtaracağını görmüştür. Bu habere evvel en sofular, sonra bütün koğuş hemencecik inanır.
***
Mehdi’nin geleceğini düşünde gören sofu ülkücü, koğuşa şöyle seslenir: “Mehdi beyaz elbisesi ile yarın sabah geldiğinde sizin giyinmenizi beklemeyebilir. Onun için herkes üst başıyla yatacak. Çorabınızı, ayakkabınızı bile çıkarmayın. Mehdi ‘Ya Hakk!’ dediğinde peşine takılacağız.”
Denilenler motamot yapılır. Herkes giyinik olarak battaniyenin üzerine uzanır, ayaklarını da ranza demirinden dışarı sarkıtırlar.
Bu hali gören solcuların koğuş lideri da arkadaşlarına sesini yükseltir:
“Siz de giyinin lan! Mehdi geldiğinde, davacıların ortasına biz de karışıp kendimizi dışarı atalım.”
***
Bir iki saat sonra koğuştaki bütün mahkûmların giyinik yattığını gören bir asker, yüzbaşının karşısına çıkar:
“Komutanım bu gece solcular da sağcılar da ayakkabı ile yattılar. Sanırım büyük bir olay olacak.”
Yüzbaşı çabucak bir manga askerle koğuşa gelip bağırır:
“Ne bu hal lan? Giyinik olarak, üstelik ayakkabı ile yatılır mı?”
Bizim sofu ülkücü izahat verir:
“Yüzbaşım birinci şafakta Mehdi gelecek buraya.”
Yüzbaşı solculara döner:
“Siz niçin çıkarmadınız ayakkabınızı?”
“Komutanım biz de davacıların ortasına karışıp kendimizi kurtaracağız.”
“Ulan siz Allah’a bile inanmazsınız… Mehdi’ye nasıl inandınız?”
“Yüzbaşım, ya gelirse?”
***
Yüzbaşı bu kez bir manga askere dönüp sertçe bağırır:
“Duydunuz mu lan! Bu gece yatmak yok. Sabaha kadar elleriniz tetikte olacak. Koğuşta ya da koridorda beyaz elbiseli bir adam görürseniz vurun!”
Sevgili pazarlar, memnun pazarlar.”